Skip to main content

Yahya Muhasiloviç: Bosna Hersek'te güncel tarih ders kitaplarında Osmanlı/Türk İmajı

Günümüzde algı  ve imaj oluşturma konusunda en önemli ve etkin araçlardan birisi kesinlikle eğitim sistemidir. Geniş kitlelere istenilen mesajı ulaştırmak açısından ders kitapları mükemmel bir araçtır. Ders kitapları uzun zamandır Balkanlar’daki devlet politikasını  bu coğrafyanın tarihsel gelişimini yeni nesillere yaymak açısından bir kılavuz  olmuştur. Bu konuda Bosna Hersek diğer Balkan ülkelerinden farklı konumda değildir, hatta bu geleneğin başarısını   ve nasıl uygulandığını gösterebilmek  için ideal bir  uygulama sahasına  sahiptir.
Bosna Hersek’te son yirmi yıl içerisinde yaşanan siyasî ve sosyal hayattaki karmaşık durumun, eğitim sistemine ve ders kitaplarına da kötü bir yansıması olmuştur. Tarih boyunca bu coğrafya da bulunan milletler arasında  yaşanan bazı düşmanlıklardan dolayı oluşan önyargılar, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra kamuya açık anlatılmaya ve kendi toplumundan olmayanlara karşı kışkırtıcı ve korkutucu bir araç olarak kullanılmaya başlandı. Bosna savaştan etnik ve dini açıdan çok bölünmüş bir hâlde ile çıkmıştır. Bunun en büyük nedeni de aşırı milliyetçiliktir. Böyle bir durumda aynı ülkede üç ayrı etnik toplumun kendi milli tarihleri anlatılıyor.  Sırp ve Hırvat ders kitapları kendi tarihlerini anlatırken Bosna’yı değil de, Sırbistan ve Hırvatistan’ı odak noktası haline getirdiler. Problem  bununla kalmamaktadır; aynı zamanda ülkenin etnik toplumları, “ötekini” ve diğerleri’nin  kültürünü ve tarihteki rolünü tehdit ve dehşet dolu  bir dönem olarak algılatmaktadır. Bu zihniyetin açık ve net görüldüğü dönemlerden birisi de kesinlikle Osmanlı tarihidir.
“Bosna’nın Ders Kitaplarında Osmanlı/Türk İmajı” hakkında Türkiye’deki bilim adamları tarafından çok çalışma yapılmamıştır. Bosna’da bile bu konu üzerinde yeni çalışılmaya başlanmıştır. Boşnak bilim adamları tarafından en ciddi çalışmayı,  Saraybosna Üniversitesi İslam Fakültesinde görev yapan Ahmed Alibaşiç isimli öğretim görevlisi yapmıştır. Onun makalesi Kristiyan Moe editörlüğünde yazılmıştır ve Dini Ötekilerin İmajı: Batı Balkanlarda Söylem ve Mesafe isimli kitapta bulunmaktadır.[1] Alibaşiç’in yaklaşık kırk sayfalık makalesi Bosna Hersek Ders Kitaplarında Osmanlı İmajı adını taşımaktadır. Kendisi 2005 yılından önce bütün coğrafyanın ilkokul ve lise kitaplarını incelemiş ve bunun üzerine iyi ve objektif bir çalışma yapmıştır.[2] Bölgedeki diğer ülkelerin ders kitapları üzerine çalışmalar da var. Hırvatistan’dan Damir Agiçiç, ve Sırbistan’dan Dubravka Stoyanoviç[3] kendi ülkelerinin ders kitaplarını analiz etmişlerdir. Agiçiç aynı zamanda Hırvatistan’ın bazı ilkokul ve lise kitaplarının yazarıdır. Bunun dışında Balkanlar’da Tarihsel Mitler isimli kitapta ders kitapları hakkında yazısı vardır.[4]
Ders kitapları hususunda en önemli nokta ders kitaplarının  uluslararası örgütler ve bilim kurumları tarafından  koordine edilmesi konusunda yürütülen projelerdir. Savaştan sonra tarih öğretimi ve ders kitapları konusunda ortaya çıkan bu karışık durumu bir an önce değiştirmek gerekiyordu. Bu noktada ilk girişim uluslararası toplumun örgütleri tarafından yapılmıştır. Bu örgütler sırayla: Yüksek Temsilcilik Ofisi (OHR),  (OSCE), Avrupa Konseyi, UNESCOve Dünya Bankası’dır. Örgütler Bosna da yaşayan farklı milletlerin ortak bir his ve vatanseverliğini yaratacak ders kitapları düzenlenmesi gerektiğini savunuyorlardı. İlk adım Saraybosna Kantonu’nda 1998 yılında atılmıştır. Bundan sonra ikinci adım olarak aynı projenin tüm Bosna’ya uygulanması gerekiyordu. Aynı yılın Mayıs ayında uluslararası toplumun sponsorluğu ile Federal bölgeden ve Sırp Cumhuriyeti’nden temsilciler bir araya geldiler ve Ders Kitaplarını İncelemeye ve Hakaret İçeren Maddelerin Çıkarılmasına İlişkin Anlaşma (Agreement Regarding Textbook Review and Removal of Offensive Material) isimli sözleşme imzaladılar. Bu anlaşma Haziran ayında yenilendi. Bunun ardından birkaç sözleşme daha imzalandı. Bosna Hersek, Avrupa Konseyine başvurunca, ders kitaplarında sakıncalı maddelerin kaldırılmasına gerek duyuldu ve Mostar şehrinde, 19 temmuz 1999 yılında;  Bosna Hersek’te 1999-2000 Eğitm Öğretim Yılında  Kullanım da Olacak Ders Kitaplarından Sakıncalı Maddelerin Kaldırılması Üzerine Anlaşma (The Agreement on Removal of Objectionable Material from Textbooks to be used in Bosnia and Herzegovina in the 1999-2000 School Year) metni imzalandı. Aynı gün bir tane daha anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma da; 19 Temmuz Tarihli Bosna Hersek’te 1999-2000 Eğitim Öğretim Yılında Kullanım da Olacak Ders Kitaplarından Sakıncalı Maddelerin Kaldırılması Üzerine Anlaşma’nın Uygulaması, ismini taşımıştır. Bu anlaşma 1999. Ağustos ayında Banya Luka şehrinde imzalandı. Ders kitabından sakıncalı olan maddelerin kaldırılması noktasında hiç hız kesilmeden   ortak bir ders programın yapılmasına gerek duyulmuştur. Bununla ilgili anlaşmalar 2000 yılında bakanların bir araya gelmesi ile imzalandı ve çalışmalar ortak bir beyannamenin ortaya çıkmasına neden oldu. Şimdi herkesin memnun olacağı ders kitabını üretmek gerekiyordu. Buna geçmeden ilk önce kitaptaki sakıncalı maddeleri belirlemek lazımdı. Bu işi yapacak olanlar iki entiteteden[5] komiteler oluşturuldu. Onların anlaşamadıkları maddelerde OHR, UNESCO ve Avrupa Konseyi tarafından kurulmuş olan Bağımsız Komisyonun müdahale etmesi gerekiyordu. Sakıncalı maddeler iki farklı yöntemle belirlenmişti. Birinci yöntem, sakıncalı olan yazının üzerinden keçeli kalemle geçilmesi, ikinci yöntem ise mühürle uyarı konulmasıydı. Uyarıda ‘’Aşağıdaki pasaj gerçeği kanıtlanmamış bilgi içerir, ya da gücendirici ve yanıltıcı olabilir; madde şu an inceleme altındadır’’ şeklinde yazılmıştır. Bu iki yöntemle, ders kitabındaki sakıncaları çıkarıp, çocuklara ötekilerini (diğer milletleri), tarihte olmuş trajedilerle veya tarihsel yanlışlarla anlatmayı durdurmak ve nefretin yeni nesillerde yayılmasına son vermek hedeflenmiştir.
Uluslararası toplumun yürüttüğü bu projelerin uygulanmasında bazı problemler yaşanmıştır. Reformlar genelde sosyal bilimleri kapsayacaktı. Bunlar arasında: tarih,  anadiller (Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça), coğrafya, görsel kültür, müzik kültürü, müzik, iktisat ve sosyal bilim dersleri vardı. Reformlar ilk başta yavaş ilerledi. Bazı okullar bu projelerden kaçınmayı istemişlerdir. Projelerin başlangıcından birkaç sene sonra, bazı okullar hala eski ders kitaplarını kullanmaya devam etmiştir.  Okulun ilan tahtasında değiştirilmemiş sayfaların sergilenmesi gibi olaylar yaşanmıştır, ya da kitapta üstü çizik olan bölümlerde ne yazdığı öğrencilere anlatılmıştır. Proje uygulama aşamasında birkaç başarısız sene geçince 2004 Mayıs ayında tüm eğitim bakanları bir araya geldiler, coğrafya ve tarih dersleri için kılavuz düzenleyecek bir komisyonu kurmaya karar verdiler. Bir sonraki yılın Nisan ayında, komisyon kılavuzu hazırladı ve bunu tüm düzeylerdeki eğitim bakanları imzaladı. Bununla büyük bir adım atılmış oldu ve ortak ders kitapları yazmak için sağlam bir temel kurulmuştu. Kılavuzda kitap yazarlarına üç öneri verilmiştir. 1) Öğrenciler her üç millet ve azınlıkların tarihî ve coğrafyası hakkında temel bir bilgi almalıdır. 2) Kitapların odak noktası Bosna Hersek olmalıdır. 3) Kurucu milletler[6] ve azınlıklar  ve diğer milletlerin  hassasiyetlerine saygı gösterilerek anlatılmalı. Bunu başarmak için komisyon kitaplarda  siyaset tarihinin daha az kullanılmasını önerdi. 2006 yılında  Bosna Hersek’in tüm eğitim bakanları kılavuzu kabul ettiklerini imzaladılar. Böylece kılavuzun önerileri 2007/2008. Eğitim Öğretim Yılında  kullanımda olan ders kitaplarında uygulanacaktı. Bundan sonra, projede beklenildiği kadar  büyük gelişmeler olmadı. Ders kitapların geliştirilmesi farklı başarılar kaydedildi. Mesela, Hırvat ders kitaplarının sadece Hersek bölgesinden yazarlar tarafından yazılması dışında olumlu bir değişklik olmadı. Bu kitaplar, Zagreb’te basılmış olan ders kitaplarına halen çok benzemektedirler. Kılavuzun imzalanması Hırvat ders kitaplarının asıl kısmını da çok geliştirmedi. Ders kitaplarında tarih anlatımında halen milli tarih üzerinde duruluyordu ve Hırvatistan odak nokta olarak geçiyordu. Sırp tarih ders kitaplarına gelince burada da didaktik kalite açısından bazı gelişmeler olmuştur. Bunun dışında yazılar daha kısa ve yazılarda daha çok illüstrasyon bulunmaktadır. Ayrıca ders kitaplarının esas kısmında ciddi bir gelişme olmamıştır. Burada kılavuzun önerilerine çok uyulmamıştır. Sırp millî tarihî üzerinden tarihçilik ve Sırbistan odak noktası zihiniyetinin değişmediğini görebiliriz. Boşnak ders kitaplarınında kılavuzun önerileri en başarılı şekilde uygulanmıştır. Zaten Boşnak tarihçiliği Bosna Hersek’i her zaman odak noktası olarak görmüştür. Boşnak tarih ders kitaplarında bunun dışında diğer iki millet ve azınlıklar konusunda kılavuza uyulduğu ve Avrupa yolundaki eğitim ile ilgili hedeflere yaklaşıldığı görülmektedir.
Ders kitapları Bosna’da üç farklı tarihi anlatmaktadırlar. Her millet kendi yayınevlerinin bastırdığı ders kitaplarını kullanmaktadır. Boşnak ders kitapları dokuz, Hırvat üç, Sırp ders kitapları ise bir yayın evinden basılmaktadır. Boşnak ders kitapları yayınevlerinin ve yazarların daha da para kazanmaları için her eğitim senesi başında lobicilik faaliyetleri yapılarak okullara ve öğretmenlere ders kitaplarında çok büyük değişiklikler yapmaksızın yeniden satılışa sunulmaktadır. Bu durum, gelişmeleri de takip etme işini oldukça zorlaştırıyor. Osmanlı ve Türk tarihi anlatımı konusuna gelince, bu konuyu anlamak için tarih yazıcılığının ve siyasi gelişmelerin değişimini başından beri takip etmek gerekmektedir. Siyasi ortamın etkisi ve yansımaları dışında, ders kitapları konusunu iyi anlamak için Balkanlarda tarih yazıcılığı en önemli unsurlardan birisidir. Uzun zamandır olumsuz anlatılan Osmanlı Tarihi, Avrupa’nın getirdiği bazı reformlardan sonra birkaç ülkede imajın değişmesine sebep olmuştur. Olumsuz anlatım dışarıdan gelen baskı sonucunda değiştirilmiştir. Böyle örnekleri Bosna’nın komşusu olan Sırbıstan’da net olarak görebiliriz. Bosna’da her üç millet Osmanlı dönemini farklı algılamaktadır. Boşnaklar bu dönemi genelde olumlu görseler bile, bazı yerlerde Osmanlı’ya karşı negatif bir algının olduğunu ders kitaplarından anlıyoruz . Osmanlı’ya olan görüşü iki döneme ayırabiliriz: Birinci dönem Osmanlı’nın Bosna’yı fethinden Karlofça Anlaşması’na kadar olan dönemdir. Bu dönemde Osmanlı dönemi genelde Boşnak ders kitaplarında övülmektedir. Osmanlı ile beraber yeni bir medeniyetin geldiği görüşü mevcuttur. Bu medeniyetin Bosna’ya olan olumlu etkilerinden bahsedilmektedir. Farklı dinlerin aynı coğrafyada asırlarca birlikte yaşaması, Osmanlıların mimari ve kültürel katkıları, siyasi alanda Avrupa’nın en güçlü ülke haline gelmesi, askeri teşkilatın çok disiplinli olması bahsedilen en iyi örnekler arasındadır. Bu görüş 18. yüzyılından sonra ki dönemi anlatan bölümlerde radikal bir şekilde değişiyor. Osmanlı Devleti’nin çalkantılı dönemlere girmesi, Bosna’nın sınır eyaleti olmasının daha da önemini artırmıştı. Sınırlarda sürekli savaş halinde olan Osmanlı Devleti, Boşnakların sırtları üzerinden devletin sınırlarını savunduğu görüşü vardır. Boşnaklar bu sınır çatışmalarında kendilerini mağdur olarak görüyorlar . İster asker açısından ister lojistik açıdan olsun merkez tarafından yeterince yardım alınmadığı hissi yaygındır. Merkeze karşı memnuniyetsizliği daha da artıran, Boşnakların böyle kötü bir durumda olmalarına rağmen, Sultan tarafından farklı cephelere (İran ve Rusya) gönderilmeleridir. Tanzimat reformlarına Boşnaklar özelikle karşıydılar. Boşnak ders kitapların burada savundukları düşünce, bu reformların Bosna’yı savunmasız bırakacağı ve eyaleti en iyi kendileri savunacağı düşüncesidir. Sırp ve Hırvat ders kitaplarında Boşnaklarınkinden  bambaşka bir bakış açısı vardır. Onlar genelde tüm Osmanlı dönemini olumsuz görmelerine rağmen, Reform dönemine Boşnaklar kadar olumsuz bakmıyorlar. Onların ders kitaplarına göre Boşnak derebeyleri kendi ayrıcalıklarını kaybetmek istemediler ve bu yüzden reformlara o kadar karşıydılar. Boşnak ders kitaplarında diğer iki milletininkinde olduğu gibi kendini haksız görmek gibi bir düşünceye rastlamak imkansızdır. Her milletin bu konuda ortak noktası da budur, ötekilerini tüm belaların suçlusu olarak göstermek ve hiçbir zaman suçu kendinde aramamaktır. Öte yandan Osmanlı dönemi ile ilgili Sırp ve Hırvat ders kitaplarında ‘’Kötü zamanların en kötüsü’’[7] veya ‘’En zor durumda Hırvatlar idi’’ gibi ifadelere rastlamak mümkündür. Summa summarum diyebileceğimiz her millet Osmanlı’yı kendi ‘’egosantrik dünya bakışlarının’’ ölçümlerine göre ölçtüğüdür. Yine bu konuda Boşnak ders kitapları en iyi durumda olmalarına rağmen, maalesef son zamanlarda, bilimsel ve objektif bir perspektifin oluşturulması açısından, ders kitapları zehirli bir ortamda üretildikleri için  bu tuzağa yakalandıkları görülmektedir. Boşnak Tarih yazıcılığında böyle bir tonun olmasının sebebi, son zamanlarda, Sırp ve Hırvat tarih yazıcılığının saldırılarından dolayı, kendine savunma mekanizması oluşturmasıdır. Bu apologizm ve defansiftik tarihe bakışın objektifitesini bozmaktadır. Böyle örneklerden birisi de Osmanlı dönemi olmuştur.
Cumhuriyet dönemi ve Atatürk’ün yaptığı reformlar özelikle Hırvat ders kitaplarında olumlu karşılanıyor. Bazen Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde  Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan mağlubiyetlere ve Sevr Anlaşması’yla Osmanlı devletini sınırlayan büyük güçlere karşı doğan bir umut ışığı olarak görülüyor. Bu dönemlerde Osmanlı Padişahı Avrupa devletlerinin kontrolü altında güçsüz kalmış olarak anlatılıyor.[8] Türk ulusunun kurtarıcısı olarak algılanan Atatürk özelikle sonradan getirdiği reformlarla övgüleri toplamaktadır.[9] [10] Tüm bu dönem tamamıyla pozitif olarak gösterilmiyor. Ders kitaplarından birisinde ‘’Madalyonun İki Yüzü’’ olarak geçen bir başlık altında Türklerin bu değişim sürecinde Ermenilere soykırım yaptıkları gibi iddialara da rastlamak mümkündür.[11] Genel olarak bakacak olursak, Türklere ve Osmanlı İmparatorluğu dönemine karşı klasik algının önceki dönemlere göre çok değişmediğini görebiliriz.
Ders kitaplarında tespit edilen görüşlerin öğrencileri ne derece etkilediğini anlamak için Bosna Hersek’in iki entitesinde ve çeşitli ilçelerinde, her üç etnik toplumu kapsayan, ilkokullarda ve liselerde okuyan öğrencilere anket soruları dağıtıldı. Bu anket soruları şu anda halen, Bosna’nın farklı okullarında uygulanmaktadır ve yakında daha geniş kitlelere ulaşması beklenmektedir. Anket soruları öğrencilerde Osmanlı ve Türkler hakkında nasıl bir algının olduğunu bize çok net göstermektedir. Bu araştırmanın en önemli amaçlarından biri Türkiye’nin son dönemlerde Balkanlarda bulunduğu girişimlerin Türkiye’ye ve Türk tarihine olan “klasik” algıyı ne kadar değiştirebildiğini öğrenmektir. Anket sonuçları uzun zamandır olumsuz olan algının pek de değişmediğini bize çok açık bir şekilde göstermektedir. Yapılan anketlerde, özellikle de Bosna’nın Sırp kesiminde yaşayan gençlerde, olumsuz algının halen mevcut olduğunu görmekteyiz. Sırp gençlerine “Osmanlı denince aklınıza ilk ne geliyor?” sorusu sorulduğunda, öğrencilerin büyük çoğunluğu “işgalci” veya “düşman” cevabını vermişlerdir. İşgalci % 49 oranında, düşman %40 oranında seçilmiştir. Aynı soru Türkiye Cumhuriyeti için sorulduğunda cevapların büyük çoğunluğu “İslamist’’ olmuştur. Bu cevabı, anketi dolduran Bosnalı Sırp öğrencilerin %60’ı vermiştir. %22’si ise düşman seçeneğini seçmiştir. Dost cevabını ise sadece %4-5 oranında bir öğrenci grubu seçmiştir. Hırvat okullarında varılan sonuçlar biraz daha pozitif olsa da, algının genelde çok olumsuz olduğu söylenebilir. Hırvatların çoğunlukta yaşadıkları şehirde yapılan ankette “Osmanlı deyince aklınıza ilk gelen nedir?” sorusu öğrencilere sorulduğunda öğrencilerin %49’u düşman, %25’i güçlü, %23’ü işgalci cevabını seçmiştir. “Türkiye denince aklınıza ilk ne geliyor?” sorusunda ise, öğrencilerin %46’sı İslamist, %24’ü güçlü, %14’ü düşman, %13’ü dost cevabını seçmiştir. Aynı anket soruları Boşnak okullarında da dağıtılmıştır. Burada varılan sonuçlar halen inceleme altındadır ve en kısa zamanda bu bilgiler de kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Türkiye, Balkanlarda etkin bir politika üretmeyi düşünüyorsa eğer, ders kitapları ve burada kendi toplumu ve tarihi hakkında mevcut olan imajın bir an önce bilimsel seviyeye getirilmesi konusunda elinden geleni yapmalıdır. Türkiye Bosna Hersek’teki ders kitaplarında kendi tarihi hakkında mevcut olan imajın değişmesi konusunda, siyasi ve bilimsel kurumların da yardımını alarak bir takım çalışmalar yapmalıdır. Şu ana kadar Türkiye’de Bosna’nın ders kitapları konusunda Balkanlar ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi’nin çalışmaları dışında ciddi bir çalışma yapılmadığı görülmektedir.[12] Bosna’daki eğitim ve var olan olumsuz imajın değiştirilmesi açısından, Yunus Emre Merkezi’nin katkısıyla Türkçe dilinin bazı okullarda seçmeli ders haline gelmesi dışında, Türkiye tarafından imaj değişitirme konusunda çok az olumlu katkı gösterilmiştir. Türkçe’nin seçmeli ders olmasının da, son zamanlarda Bosna’da yayınlanan Türk dizilerinin etkisine eskiden olan imajı az da olsa değiştirmesi konusunda teşekkür etmek gerekir. Türkiye’nin gelecekte Bosna’da önemli bir faktör olma yolunda bugünlerde o kadar açık görülmese bile en büyük  engellerinden birisi kesinlikle kendi tarihini anlatan ders kitaplarında var olan olumsuz imajıdır.





[1] Christian Moe, İmage of the Religious Others: Discourse and Distance in the Western Balkans, Novi Sadi CEİR, 2008.
[2] Alibaşiç’in ders kitapları ile ilgili makalesi Türkçeye de tercüme edilmiştir.
[3] V. Pešić i R. Rosandić, Ratništvo, patriotizam, patrijarhalnost; Udžbenici istorije kao ogledalo vremena, Beograd, 1994, sayfa 77-105.
[4] Grupa Autora, Zbornik radova: Historijski Mitovi na Balkanu, İnstitut za İstoriju Sarajevo, Sarajevo, 2003, sayfa 139-161.
[5] Bosna Hersek iki siyasi parçadan oluşmaktadır. Bunlar Boşnak ve Hırvatların birlikte oluşturdukları Federal bölge ve Sırpların yaşadıkları Sırp Cumhuriyeti bölgesidir.
[6] Anayasal milletler olarakta bilinen Bosna Hersek’in üç kurucu milleti vardır anayasaya göre. Bunlar Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlardır. Diğer milletler azınlık kategorisine giriyorlar. Bunlar ilk başta Yahudiler ve Romenlerdir.
[7] İstorija, za 7. Razred osnovne škole, Rade Mihaljčić, Zavod za udžbenike i nastavna sredstva Istočno Sarajevo, 2009, sayfa 191.
[8] Stjepan Bekavac, Mario Jareb, Miroslav Rozić, Povijest 8, 1. İzdanje, Alfa, Mostar, 2008, sayfa 16.
[9] Historija 4, Bosanska knjiga, s. 73.
[10] Povijest 8, s. 17.
[11] Ante Birin, Miroslav Rozić, Tomislav Šarlija, Povijest 6, Udžbenik za 6. razred osnovne škole, Alfa, Mostar, 2012, sayfa

Comments

  1. Odličan blog, svaka čast na uloženom vremenu i trudu.
    Čitamo se kasnije ;)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hvala ti Nihade. İ ti mozes napisati nesto na ovom blogu ukoliko zelis, otvoren je svima. Ovdje sam objavio jedan clanak sto sam pisao u vezi hıstorijskih udzbenika u BiH. Vidimo se u Stambolu ako Bog da. Selam

      Delete

Post a Comment

Popular posts from this blog

Why Balkans matter for Turkey?

In the last few years we are witnessing a shift in Turkey’s foreign policy, moving from once being a bastion of Western civilization to a more undefined Eurasian understanding. Turkey’s leadership started flirting more actively with Moscow with ties getting normalized, after the apology for downing of a Russian airplane over Syria. Vladimir Putin was faster than Western politicians in condemning the failed coup. Some even say Putin himself warned Turkey’s president that coup is under its way. Disappointed with Western’s attitude, Ankara started more openly speaking of getting even closer with Kremlin. President of Turkey and political establishment in Ankara are sending threatening messages to Western leaders regarding the Turkey’s NATO membership and recently went even as far to announce a possible referendum on abandoning EU accession process. Besides the threatening rhetoric definitely there were some moves in recent months confirming this stance of Ankara. Turkey’s political elit

Justinijan - otac rimskog prava

Piše: Jahja Muhasilović Vidi: http://faktor.ba/balkanci-koji-su-promijenili-tok-historije-justinijan-otac-rimskog-prava/ Gotovo da se može tvrditi kako Evropsku civilizaciju za razliku od drugih kultura razlikuje njena jaka privrženost vladavini prava. Pored pripadnosti Kršćanskoj vjeri i Grčko-rimskom kulturno-historijskom naslijeđu, jedan od bitnih stubova na kojima počiva evropska civilizacija jeste rimsko pravo. Od kada su temelji demokratije udareni u antičkoj Grčkoj, ovaj kontinent je uz uspone i padove kroz historiju, uspio da razvije sofisticaran sekularni pravni model više nego ijedna druga civilizacija. Zapadni svijet za doprinos razvoju pravnog sistema prvenstveno ima zahvaliti jednoj historijskoj ličnosti sa naših prostora. Riječ je o Justinijanu Bizantijskom caru, rodom iz blizine Skoplja. Justinijan slovi za najvećeg bizantijskog cara svih vremena. Zbog politike obnove Rimskog carstva, uspio je da pod zastavu Bizantije povrati mnoge bivše rimske pokrajine pr