Türkiye, Balkan coğrafyasındaki faaliyetlerini, belirli bir grup ya da kesimin çıkarlarını öncelemek yerine etnik ya da dini ayrım gözetmeden bütün kesimleri içerecek perspektif çerçevesinde devam ettiriyor. Foto: Reuters Yazan: Selin Çalık Muhasiloviç Yugoslavya’nın dağılmasının ardından patlak veren kanlı savaşları, bölgeyi “siyasi bir kördüğüme” mahkum ederek bitiren Dayton Anlaşması, azınlıklar, giderek derinleşen dini ve etnik bölünmeler gibi birçok kronik sorunla malul olan Balkanlar , “kalıcı ve kurumsallaşan istikrar” ya da bir şiddet dalgasına yol verecek yeni bir sürecin eşiğinde. Küresel aktörlerin “istikrar” gerekçesiyle Balkan ülkelerine yönelik müdahaleleri, son tahlilde, ittifak eksenleri ve enerji güzergahlarının temini gibi stratejik hedeflerin yedeğinde gerçekleşiyor. Köklü tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğu Balkanları dış politika stratejisinin başlıca unsurlarından biri olarak belirleyen Türkiye ise son dönemde siyasi kamplaşmaların ve